18 Ekim 2012 Perşembe

1. İTÜ FLAG FOOTBALL TURNUVASI

Uzun bir ara vermiştim yazılara ama belki de şu spora başladığımdan beri en eğlendiğim günlerden biriyle dönüş yapıyor olmak beni ayrı sevindiriyor. 6 Ekim 2012 günü İTÜ Maslak Kampüs Stadyumunda belki de bir ilki gerçekleştirdik ve bir Flag Football turnuvası düzenledik. Bu camia'da benden daha uzun süredir yer alan abilerim yazıyı okursa ve yanlışım varsa lütfen düzeltsin ama sanırım ilk derken yanlış yapmıyorum.


      Saha 2'ye bölünerek aynı anda 2 karşılaşma birden oynandı.

Öncelikle bu turnuvanın hikayesine en başından başlamalıyım sanırım. Biz off-season dönemlerinde her haftasonu toplanıp kendi aralarında flag football oynayan "bir grup morukla"(kendi deyimleriyle) düzenli olarak flag-football oynuyoruz, buradaki biz İTÜ ailesinin eski ve yeni oyuncuları iken diğer ekip ise Geezers yani kendi aramızda "ya Cem abiler işte". Aslında her şey bu Cem Abi'nin başının altından çıkıyor, tutturdu da tutturdu bi turnuva yapın da gösterelim gücümüzü diyo, halbuki önce bizi yenebilseler hele :D Neyse uzun lafın kısası sonunda tamam dedik ve bu işe giriştik.

 
                      Geezers ve Cem Abi #24 :)

Sezonun açılmasına kısa bir süre kaldığı için Turnuvayı çok kısa bir süre içerisinde organize etmemiz gerekti. 3 Haftalık kısa bir dönemde okul tarafındaki yazışmalar, rakiplerin ayarlanması, programın ve kuralların dökülmesi çıkan aksilikler derken çok yoğun bir çalışma sonucu turnuva gününe geldik. Katılan ekiplerse,

1- İTÜ Hornets
2- İTÜ Vets (İTÜ Hörnets)
3- Robert Kolej
4- Yeditepe Eagles
5- Geezers


                 Robert Kolej                                         İTÜ Vets

Aslında planlarımız 8 takım olması yönündeydi ama bu kısa zaman diliminde bir çok takımla temasa geçmeme rağmen çeşitli aksaklıklar olmasını da beklemekteydim, bu doğrultuda alternatif bir turnuva formatıyla cumartesi gününe başladık.

 
  İTÜ Hornets(JUST DO YOUR JOB)                 Yeditepe Eagles

Daha önceki tecrübelere dayanarak koyduğumuz kuralların bu turnuvayı her fizikten ve pozisyondan oyuncunun oldukça keyif aldığı bir organizasyon haline soktuğunu düşünmekteyim. Çünkü blok, pass rush vb. temas gerektiren bir çok şeyin yasak olduğu flag football kimseye aynı tadı vermeyecekti. Onun yerine tackle dışında ekipmanlı futbolda yer alan neredeyse herşeyin serbest olduğu abilerimizin ekipmansız günlerden anlattığı anılar tadında ama her yaştan kişinin oynayıp sağlam çıktığı bir turnuva oldu :D (sanırım çok övüyorum tarafsız olamıyorum ne diyebilirim :)


                            Yorumsuz :)

Turnuva 5 takımlık tek grup şeklinde oynandı. İlk 4 takımın playoffa cıkarak 1-4 ve 2-3 eşleşmeleri ile herkesin olabildiğince fazla maça çıkması sağlandı. Grup karşılaşmaları sonucunda İTÜ Hornets 1. olarak 4. olan Geezers ile karşılaşmaya hak kazandı. Yeditepe Eagles ise 2. olarak 3. olan Robert Kolej ile eşleşti. İTÜ Veteranları ise centilmen bir şekilde ev sahipliği yaparak, "bilerek ve isteyerek" son sırada yer alıp turnuvaya erken veda etti :D


                         İTÜ Hornets ve İTÜ Hörnets :)

Daha sonra yarı finalde 4. sıradan gelen Geezers daha önce yenilmiş olmasına rağmen playofflarda kazanıp diğer maçın galibi Yeditepe ile karşılaşırken, 3.'lük maçında da Robert ve İTÜ karşı karşıya geldi. Sonuçlar ise:   1. Yeditepe Eagles   2. Geezers   3. İTÜ Hornets   4. Robert Kolej


1. İTÜ FLAG FOOTBALL TURNUVASI 2.si - GEEZERS

İlk 3 takım ödüllerini aldıktan sonra Turnuvanın en değerli oyuncusu da Robert Kolej'in genç oyun kurucusu seçildi ve burda da kısa bir dipnot vermeden geçemeyeceğim ki Robert genç ve fiziken dez avantajları olmalarına rağmen uzun süredir flag.lerle idman yapmanın verdiği hazır olma durumu ile bayraklara resmen yapıştı. Belki de bayrağı alma konusunda en başarılı ekiplerden bir tanesiydi çünkü diğer takımlar bayrağa davranmakta güçlük çektiği için bazı maçlarda tackle'la biten 2'li mücadelelere bile tanık olduk.


1. İTÜ FLAG FOOTBALL TURNUVASI en değerli oyuncusu - RC QB :)

Maçlara ve takımlara tek tek girmeyeceğim ama bir cumartesi günü 5 takım, aşağı yukarı 70 kişi toplandı. Eşini çocuğunu getiren oldu veya babası yaşında rakiplere karşı oynayanlar oldu :D.. Toplamda 14 maç yapıldı, sabah 11 gibi maçlara başlanırken akşam 7-8 civarı bitti ve gün sonunda bildiğim bir şey var ki en azından ben çok keyif aldım.


      Ev sahibi takım da eli boş gitmedi en azından :)

ve extrapoint.1.sini düzenlediğimiz turnuvanın 2.'sini umarım en kısa zamanda yapacağız ve bir aksilik olmazsa bu sefer sadece özel davetle değil nfltr ve benzeri platformlara açıp, takım olan olmayan, sporu seven herkesin katılabileceği bir organizasyonun altından kalkabiliriz umarım. Robert'in koçu ile de yaptığım konuşmada bahar aylarında belki onların ev sahipliği yapabilceği bir turnuva olabilirmiş. Umarım başlangıcını yaptığımız bu organizasyon daha birçoklarının önünü açar ve genç yaşlı herkesi teşvik edebiliriz...


Şampiyon Yeditepe Eagles ve katılan diğer herkese İTÜ ailesi olarak teşekkür ederiz...


Muzaffer Akay
JUST DO YOUR JOB

2 Nisan 2012 Pazartesi

Ben Bu Hikayeyi Biliyorum Galiba


Bugünlerde Ryan Leaf hakkındaki tutuklanma haberi dikkatleri topluyor, şansıma da eski dergileri karıştırırken yine onun hakkında bir yazı denk geldi. Bu arada kısaca tanımayanlar için Ryan Leaf, 1998’de Peyton Manning’den sonra büyük umutlarla draft edilen ancak daha sonra bence gelmiş geçmiş en büyük hayal kırıklığı olan (Jamarcus Russell’in omzundan yükü alarak:) oyun kurucudur. Denk gelen yazı ise Sports illustrated’ın 9 Ağustos 1999 sayısında yazılmış olan Austin Murphy’nin yazısı. Yazıda Murphy, Ryan Leaf’in o sezon başındaki sakatlığından bahsederek daha ligde 1 sezon geçirmesine rağmen sezon kapatan bir sakatlığın takım arkadaşlarını hiç üzmediğini, hatta nerdeyse “oh be kurtulduk” dediklerini anlatan bir yazı… Aslında 39.0 oyun kurucu rating’i ile 1976’dan o yana görülmüş en kötü sezonun üzerine takım arkadaşlarına hak vermemek yanlış olurdu. Daha sonra zaten Leaf’in kariyeri de 2002 yılında son bulmuştur.


Ryan Leaf’in hikayesini kısaca özetledikten sonra asıl hikayemize dönebiliriz. Bu seneki draftta 14 yıl aradan sonra yine aynı şeyler tekrar yaşanıyor. 1998’de Jim Harbaugh’un spordan ayrılması ile drafttan oyun kurucu seçmesine kesin gözüyle bakılan Colts, Heisman finalisti 2 oyun kurucudan birini seçecekti. Draft’tan önce Manning büyük maçlarda gösterdiği istikrarsız performanslarla, okulunu 67 yıl sonra Rose Bowl’a taşımış olan Leaf’in bir adım arkasında olabilir diye düşünülüyordu. Leaf’in saha dışı sorunları tahmin edilse de (ki spordan uzaklaşmasının asıl nedenlerinden biridir) onun yeteneklerinin daha olgun görülen Manning’e karşı uzun dönemde daha baskın olması bekleniyordu.

Bu söyledikleri bana Randy Moss'un Dallas Cowboys olaylarını anımsattı o da bidahaki yazı olsun artık.

Ancak Draft günü Colts daha kararlı, çalışma etiği çok yüksek olduğu bilinen Peyton Manning’i seçti. Chargers ise beklenen şekilde Leaf’i seçti hatta bundan memnuniyet duyduğunu bile söylemek mümkün ki zamanın GM’i Bobby Beathard yaptığı açıklamada, “Böyle bir oyun kurucu draft etme şansını elde etmek için 5-10 yıl bekleyebilirsiniz” diyerek ve kısa süre içinde 4 yıllık 31.25 milyon dolarlık kontrat ile kararlarını destekledi. O zaman için bir çaylağa verilen en yüksek meblağ idi. Düşünün ki salary cap’in 57.2 milyon dolar olan bir zamandan bahsediyoruz.


Geçmişi bir kenara bırakalım, yakın dönemdeki Peyton Manning çılgınlığını biliyoruz, bu kadar zaman sonra hala birçok takımın başını döndürebileceğini. Ama konumuz bu değil dağılmasın konu. Bu senenin draftında benzer bir hikaye tekrarlanacak ve yine başrolde Colts. 2 farklı tip oyun kurucu Andrew Luck ve Robert Griffin III. Yine 2. Sırada seçecek olan takım bunu elde etmek için dünyaları gözden çıkardı. Chargers Leaf için, 2 adet 1. Tur, 1 adet 2. Tur, 1’i pro-bowl oyuncusu olmak üzere 2 oyuncusunu Arizona Cardinals’a göndererek sadece 1 sıra yükseldi ve işini garantiye aldı. Redskins ise 4 sıra yükselmek için 3 adet 1.tur ve 1 adet 2. Tur hakkını gözden çıkardı.


Son 1 yıldır Manning’in onlar için yaptığı her şeyi unutarak LUCK posterleri ile gezinen Indiana halkı umarım 14 yıl sonra lanetlenmez, bu sefer sıra sizde cinsinden, en azından sporun iyiliği için. Ama bir de şu nokta var ki Griffin’in Pro Day performansının ardından 1. Sırayı kimin alacağı da tartışılmaya başlandı. Son 1 yıldır kesin gözüyle bakılan durum bir anda daha yakın bir hal aldı. Luck’ın kişisel koçu yaptığı açıklamada eğer bunun üzerine gereksizce fazla düşünürlerse burada yıllar boyu unutamayacakları bir hata yaparlar diyerek beklide hala akıllardaki Ryan Leaf olayına referans vermiş olabilir, kim bilir…


ve extrapoint: İlk video'nun altında Randy Moss'dan bahsetmişken birazcık onu tanıyalım, bu adam bi takıma karşı kin tutarsa sonuçları ne olabilir acaba bi düşünelim. İşte 1998'de aynı draft'ta 21. sırada seçilmiş olan oyuncu...



Muzaffer Akay

1 Nisan 2012 Pazar

İbretlik

        Geçen gün yine Patriots’un Rams’i “son saniyelerde” yendiği superbowl 36’yı(2001) izliyordum. Adam Vinateri’nin alan golünden sonra akmaya devam eden süre ve getirdiği kural değişikliğini anımsayınca ilk yazımın bunun üzerine olmasının ilginç olacağını düşündüm. Superbowl 36’dan konuya girmişken izleyemenler için olanları kısaca özetliyim. Top direkler arasından geçtiğinde ve alan golünün başarılı olduğu onaylandığında :02 saniyede durması gereken maç süresi akmaya devam ederek galip tarafı tayin ediyor. Her saniyenin öneminin olduğu bu sporda “river city relay”, “music city miracle” gibi olaylara tanık olmaktayız yani 2 saniye deyip geçmeyin...

Anlayabileceğiniz gibi bu yazımda kuralları değiştiren ve oyunun gidişhatını etkileyen ibretlik anları ve kişileri iletmeye çalışacağım. Hemen konuya girersek bir diğer kural değişikliği Ricky Williams ile geldi diyebiliriz. Williams kariyerinin uzun bir döneminde rasta saçlar ile sahadaydı ancak o zamana dek bunun benzeri pek örnek olmadığı için kasktan dışarı çıkan saçlar hakkında bir kural yoktu. Uzun lafın kısası saçlarını kes diyemeyen NFL yönetimi saçı formanın bir parçası atayarak oradan tutularak yapılan tackle’ları nizami kıldı, yani bir bakıma sıkıyorsa kesme dedi diyebiliriz. Ricky Williams bu kuralın babası olarak anılsa da bunun gerçek anlamda ilk kurbanlarından birisi yakından tanıyacağınız Troy Polamalu oldu diyebiliriz. Kural koyulduktan 3 yıl sonra yani 2006’da Chiefs maçında interception’u yapan Polamalu sayıya giderken Larry Johnson tarafından saçından tutularak indirildi. Bu durum maçın skorunu pek etkilemedi ama (Steelers 45-7 :) bir kuralı daha gündeme getirdi o da saçların oyuncu ismini kapatıcak kadar uzun olmasının yasaklanması, ancak hayata geçmedi.

Terrell Owens, Chad Johnson, Joe Horn... Hepsi bu spora bir şekilde renk kattı ancak aynı zamanda da Touchdown kutlamalarının sonunu da getirdiler. Çoraptan çıkan sharpie kalemler, kale direğinden çıkan telefonlar, ponponlar ve sevinçlerde kullanılan bir çok ek malzeme yerini çok sınırlı sayı sevincine bıraktı. Aslında yakın tarihlerde Bills oyuncusu Steve Johnson gibi oyuncuların kuralları okuyarak oradaki açıkları araştırıp ona göre yaratıcı sevinçler bulmaya çalıştıklarını ve başarılı olduklarını biliyoruz ama yaratıcı olmaya çalışırken saçmaladıklarını da bilmiyor değiliz.

Oyunun kaderini etkileyen bir diğer değişim ise K-Ball. Kicking topları, yani sadece özel takımlarda kullanılan ve üzerinde okunaklı bir “K” harfi olan toplar. 1999’da farkedildi ki NFL ekipleri vuruş performansını arttırmak için topların basıncı ile oynuyor ve maçta o topları kullanıyordu (Mitch Berger 1998'de kickoff’dan 40 adet touchback yaparken kural gelince 1999’da 12 adet yapmıştır). Bunun üzerine lig yönetimi özel takımlarda kullanılan topların maçtan önce açılacak olan hiç kullanılmamış toplar olmasında karar kıldı. Bu kural pek beğeni topladı denemez. Her Superbowl’da çıkan tartışmalardan bilebileceğiniz gibi yeni toplar oyuncular tarafından pek beğenilmez (Superbowl maçlarında o maç için özel yapılmış yeni toplar kullanılmaktadır). Bunun asıl sebebi ise hiç zarar görmemiş pürüzsüz yepyeni deri topların en güzel havada bile çok kaygan olmasıdır. Tepkiler kuralın varlığını değiştirmese de Tony Romo extra’da elinden kaçırdığı topla bu durumun en büyük mağdurlarından biri olmuş ve bir başka kuralın isim babası olmuştur. 2007'de yaşadığı olayın üzerine NFL yönetimi maçlardan önce takımlara 20 dakika yerine takımlara 45 dakika tanıyarak K-Ball’a alışma fırsatı vermiştir. Hatta dikkat ederseniz her maçın açılış seremonisinde arkada son dakikaya kadar bu fırsattan yararlanmaya çalışan bir kicker vardır. Bugün NFL kurallarına göre ev sahibi takım kapalı stadlarda 24, açıklarda 36 adet olmak üzere daha önce kullanmış oldukları topları maçtan önce hakeme götürerek basınç kontrolu yaptırmak zorundadır. Ancak 12 adet K-Ball direk üretici tarafından sahaya gönderilir ve hakemler tarafından paketlerden çıkartılır.

10 Eylül 1978’deki Raiders - Chargers karşılaşması daha sonradan “Holy Roller” olarak adlandırılan ve ciddi bir kural değişikliğine neden olan  bir pozisyon yaşanmıştır. Son saniyelerde 20-14 geride olan Raiders oyun kurucusu Ken Stabler sacklenir ve fumble yapar, daha sonra ileri doğru ilerleyen top bir Raiders oyuncusunun ayağına “çarparak” sayı alanına doğru yol alır ve tight end tarafından kapılan top sayı olur ve maçın skorunu Raiders lehine 21-20 olarak tayin eder. Gerçekleşen  fumble, oyuncuların ayağına çarpan top kasten olmuş mudur bilinmez (Stabler bir süre sonra fumble’ı süre biteceği için bilerek yaptığını açıklamıştır) ama bu olayın ardından koyulan kural ile 4. hak ve her iki devrenin son 2 dakikasında ileriye doğru yapılan fumble’lar sadece yapan kişi tarafından recover edilebilir hale gelmiştir. Başka bir oyuncu yapması durumunda top düştüğü noktaya geri dönerek yerleştirilir.

Dikkatimi çeken bir başka olay ise 2008’de Browns’la Ravens arasında oynanan maçta gerçekleşti. Kurala daha sonradan adını vermiş olan Phil Dawson’ın son saniyede skoru eşitleme çabasında yaptığı kick direklere çarparak dışarı çıkmış ve maçı tam Ravens kazandı derken hakemler işin içinden çıkamayıp özetleri izleme kararı almıştır ve topun kale direğinin arka uzantısından sektiğini farkederek maçı uzatmaya taşıyan kararı vermiştir. Buradaki kural değişikliği aslında kendiliğinden gerçekleşmiştir çünkü daha önce hiç bir vuruş tekrar izlenerek bir değişikliğe uğramamıştır ama “vay be böyle şeyler de olabiliyormuş” dedirten bu vuruşun üzerine bu pozisyonlar da itiraz edilebilir hale gelmiştir.

Ülkemiz açısından da Türkiye’ye gelmesini beklediğim kural ise bu sene NCAA’e koyulmuş olan, sayı alanına girmeden önce oyuncunun sevinmeye başlayıp rakibine bakarak onu küçük düşürecek şekilde sevinmesi halinde bunu yaptığı noktadan 15 yard ceza alarak sayının iptal edilmesini gerektiren kuraldır. Özellikle ülkemizdeki oyuncuların büyük çoğunluğunu öğrencilerin oluşturduğunu düşünür isek bu tarz spora yakışmayan hareketleri engellemek için çok mantıklı bir kural olacaktır (Ülkemizde bu kuralın ihlali hat safhada gerçekleşmektedir).

ve extrapoint: Yazının içerisinde "River City Relay" demiştim madem, bu dramatik olayı da sizlerle paylaşalım. Olacağı yoksa olmuyor işte. Görüntüler fazlasıyla açıklayıcı...

Daha önceden dikkatimi çekmiş olan bazı değişiklikleri iletmeye çalıştım ama işin araştırmasına girdiğinizde haliyle her sporda kuralların zamanla ve günün şartlarına göre şekillendiğini görebilirsiniz. Bunlar dışında da bir çok kural tecrübelerle spora yerleştirilmiştir. Yanlış birşeyler ilettiysem affola.

Muzaffer Akay